10 Haziran 2011 Cuma

Çamur, MAS, Mezuniyet, Hayat filan...

En son vedalarda iyiyimdir demişim ya. Asıl iyi olduğum yeni başlangıçlardır. Sonlandırdığım şeylere çok güzel spin-off yaparım. Hayat koca bir dizi gibi bana göre evet. Şimdi çok kısa özetlemek gerekirse, Beykent Üniversitesi'nden mezun oldum ben ya 5 senenin arkasından, büyük bir boşluğa düşmem gerekiyordu. Çok şükür düşmedim. Karşıma müthiş bir fırsat çıktı çünkü. MAS!! Miami Ad School!! Başka bir yola giriyorum ey okucuyu, yola ilk adımımı attığım andan itibaren de çok değişecek buralar, her şeyden haberdar edeceğim sizi. Ama şimdilik başka bir şeyden bahsedeyim. Şimdi Miami Ad School'un her şubesinde bir köpek olmak zorunda diye bir kural varmış. İstanbul şubesinin de köpeği Çamur diye feci sevimli, sevgi köpüğü bişi. Daha ilk tanışmamızda yapıştı la, yok böyle bir hayvan. Bugün de güzel bişi oldu, ben bu köpeği yaklaşık 45 saniye gezdirdim Asmalımescit'de. Lan çok mutluydum o anda var ya anlatamam.

Şimdi ben paso hayvanlarla büyümüş biri olmama rağmen beslediğimiz hayvanlar hep ev kedisiydi. Tasma takıp gezdiremiyorsun yani sokakta. Feci kıl bişi. O kadar süper bi insansın, hayvan besliyorsun, onu kardeşin gibi seviyorsun filan ama sokağa çıkınca kimse bunu göremiyor. O yüzden ben hep bi' köpek isterdim. Dışarı çıkarıp gezdireyim diye. Ama bunun sebebi öyle havasından mavasından değil. Sevdiğim hayvanla sadece 4 duvar arasında zaman geçirmek istemem çünkü. Çıkalım, yürüyelim, koşalım, oynayalım. Dışarıdaki hayatın da bir parçası olsun isterim. Bugün de MAS'ın köpeği Çamur'la öyle 45 saniye de olsa yürüyünce amaaaaaaan bir uçtum ben.

Büyük hayallerimden biridir. Uygun bir eve çıkayım, anında köpek alacağım. Kedilerden baydım çünkü. Nankörlüğünü filan görmedim şimdi hiç bi' kedinin ama günde 21 saat uyuyan bir hayvan tatmin etmiyor beni abi. Oyuncu bi hayvan da değil. Tek yapabileceğin şey, eline aldığın iple 4 dakika evin içinde koşturmaca. Sonra zaten o da yoruluyor, sen de. Ama köpek öyle mi? Paso ilgi alaka istiyor, seni çok seviyor, sevdiğini belli ediyor filan. Tam benim ihtiyacım olan şey.

Şimdi MAS'a başlarken bir çok hayalimin gerçekleşeceğine dair büyük inançlarım var. Çok büyük inançlar hem de. Hani bekliyorum yıllardır, kendimi ait hissedebileceğim bir yerlere gideyim, etrafında rahat hissedebileceğim insanlarla yaratıcı bir şeyler yapayım diye. Hepsi oluyor yavaş yavaş sanki.

Çok dağınık oldu farkındayım, bi süre daha böyle dağınık kalacağım, sonra toparlanırız nasılsa. Diyeceğim o ki, hayallerimin gerçeğe dönme vakti geldi sanki. Başarılı bir hayattan, basit bir köpek isteğine kadar her şeyin gerçekleşebileceği bir yerlere yürüyorum ben, gelin arkamdan.

1 Haziran 2011 Çarşamba

Vedalarda iyiyimdir...

Bugün 5 yılın arkasından üniversite hayatım sona erdi. Evet hala önümüzde bir mezuniyet balosu ve kep töreni var ama okul bitti işte. Son kez girdik sınıflara filan, mezuniyet projelerimizi teker teker izlettik. Son kez beraber otobüse bindik. Dramatik şeyler tabi.

Vedalarda iyiyimdir. Çok dramatikleştiririm olayı. İleride yapacağım projelerde ayrılık sahnelerinde iyi ağlatacağım izleyiciyi. Bak eve geldim şimdi, bi şarkılar bi şarkılar...Mazhar Alanson "benim hala umudum var, güzel günler bizi bekler..." filan diyor. Mor ve Ötesi "gördüm, gördüm, büyük düşler gördüm" diyor. Şebnem Ferah, Hoşçakal şarkısıyla koydu filan.

Sevmiyordum ben aslında okulu, hatta içindeki insanları da sevdiğimi sanmıyordum çoğu zaman. Ama bugün anladım ki, ne yaşanırsa yaşansın, sırf hayatıma girdikleri ve kimileri 5 sene boyunca yanımda oldukları için koydu. Gelecek korkusu filan değil ha tamamen alışkanlıklardan kurtulamama durumu bu hüznün sebebi. Alışkanlıklarımı zor bırakırım. Sigarayı da bırakamadım mesela hala. O yüzden sanırım bu. Neyse ki, önümde kafamı dağıtabileceğim işler var. İyi ki varlar. İyi ki bu 5 sene de vardı.