26 Ekim 2010 Salı

Kompozisyon: Ailenizi tanıtınız...

Ailesiyle olan ilişkiden utanan klasik ergen triplerine girmedim hiç bir zaman. Annemi çok severim ben. Süper bir annedir eyvallah ama onun dışında da muhteşem bir insandır. Babam da öyle. Çok kafa bir heriftir. Hayatım boyunca bana bir kere doğru düzgün karıştıklarını hatırlamam. Yani elbette her aile gibi yeri geldiğinde sözlerini geçirttikleri olmuştur ama öyle şiddetli "hayır"lar almamışımdır hiç bir zaman. Aldıysam da sonradan evet'e dönmüşlerdir. Ben şu anda olduğu gibi büyürken de hep kendi kafasına hareket eden biriydim. Örneğin ikisine de haber vermeden Lise'deki kaydımı TM'den her ailenin en korkulu rüyası sözel'e geçirttiğimde, ikisinin de haberi yoktu bu işten. Bana kendi kendime hareket etme cesaretini aşılamışlardı çünkü. Ayrıca kendi istediğimin ne olduğunu bilme becerisi. Ve en önemlisi beni her zaman dinlemeyi bildiler. Bu önemli ya, benim de ileride çocuğum olunca ben de onu dinlerim abi. Karşındaki yaşı kaç olursa olsun bir birey sonuçta, malzemesini sen koydun diye onun hayatını da sen yiyecek değilsin sonuçta.



Annemi severim. Neden? Bana karşı her türlü annelik görevini yapması bir yana bana bu göreve minnettar olmayı öğretmiştir. Mesela ben evde, yerde annemin eğilip alacağı birşeyi görürsem kendim alırım. Bu bir toz parçası olur, bir kağıt parçası vs. Niye? Eğilip yorulmasın diye. Bunu da kimseye söylememiştim bugüne kadar. Bunu yapıyorum çünkü çok ufağından da olsa ona yardımcı olmak istiyorum. Annelerin işi zor. Hele bir de benimki gibi aktif bir iş hayatından sonra emekli olup, ev kadını olmaya başlıyorsa. Yemeği, çamaşırı, bulaşığı...Ben kendi başıma yaşamaya başlayalı annemi daha çok anlar oldum. Benim yemek yememe veya dışarıdan sipariş etme gibi bir lüksüm oluyor genelde. Ama annemin öyle bir lüksü olduğunu sanmıyorum. Evdeki kedi bile iş yemek olunca annemin eline bakıyor. Ben mesela kendi çıkardığım çamaşırları yıkarken, asarken bile bayıyorum. Kadın 2 kişinin çamaşırını belli periyodlarda çıkarmak zorunda. Hele bunu her pazar akşamı yaptığınızı düşünün! Küçükken pazar akşamlarından nefret etmemin tek nedeni vardı. Annemin ütü yapması! Çünkü kesinlikle kalıplaşmış bir işti. Yarın okul ve iş olduğunu belli ederdi. Sinir olurdum lan pazar akşamlarına. Bunların hepsini geçtim babam da mükemmel bir ev erkeği değil. Her erkek gibi o da bir yere kadar sallıyor annemin yaptıklarını. Ha kesinlikle ona karşı sonsuz bir minnettarlığı vardır ve hakkını nasıl ödeyeceğini bilmiyordur ama koltukta oturup maç izlemek her zaman daha kolaydır. Peki bu yüzden ona kızmalı mıyız? Yok lan daha neler!

Babamı severim. Neden? Bana karşı her türlü babalık görevini yapması bir yana bana bu göreve minnettar olmayı öğretmiştir. Babam şeker hastası olduğundan beri mesela onun yediğine içtiğine daha dikkat eder oldum. O da benim sigara içişlerime. İkimiz de kabul etmek istemesek de aslında birbirimizin iyiliği için çalışıyoruz. Yani ben onun tatlı yemesine,o benim sigaralarıma tamamen geçerli sebeplerle karşı çıkıyoruz. Ama onun da işi zor. Düşünsenize lan, çocuğun ve karın -hele de karın çalışmıyorsa- tamamen senin eline bakıyorlar. Benim annem çalıştığı için babamın eline bakmıyordu belki ama benim gözüm o derece babamın elindeydi ki, annemin bakmasına gerek bile kalmıyordu. Şükür ki bugüne kadar her istediğimi yaptı, yapmadığı tek şey evdeki HD televizyonu bana vermekti herhalde ki, orada da kabulüm ben sapıtmıştım. Ben de olsam ben de vermezdim amk, daha neler! Ve bana herhalde bugüne kadar bir insanın yaptığı en büyük iyiliği yaptı. Beni sinemayla tanıştırdı! Babam olmasaydı, ben asla bugün sinema & tv okuyor olmazdım. Kim 3,5 yaşındaki bir veledi 2 haftada bir sinemaya götürür ki? Şu anda düşündüğümüzde gayet normal geliyor belki bu ama 1992 yılında bu oldukça önemsenecek birşey bence. Babam beni her türlü desteklemiştir. Normal bir ailenin kesinlikle karşı çıkacağı şeylerde bile "yap ama evde yap, dışarıda yapma" demiştir. 

Ailemi seviyorum kısaca. Ve bunun binlerce sebebi var. Mesela Bursa'dayken benim sigaralarımı babam alır. Bu benim için önemlidir, bir birey olarak sayıldığımı gösterir bana. Her aldığında lanet ettiğini bilirim belki ama sonuçta ben istediğim için almıştır. Tabi burdan hemen "ulan her istediğini yapıolarmış ne biçim anne-baba bu" düşüncesi de çıkmasın, değiller! Her istediğim oldu belki ama ben kesinlikle "evin tek çocuğuyum, küçük prensim, her istediğim olur, olmazsa da olur" diye büyümedim. İstediğim herşey gerçekleştiğinde onun gerçekleşmesinin ne kadar büyük bir lütuf olduğunu öğrettiler en azından bana. 

Yarın Bursa'ya gidiyorum 4-5 günlüğüne. Ailemi görmeye. Annemle oturup Twin Peaks izleyeceğiz. Babamla da belgesel projem için bir kaç görüşme yapmaya gideceğiz. Benim annem babam Lost'u, Battlestar Galactica'yı, Grey's Anatomy'i, Friends'i benimle izleyip bitirmiş insanlar. Benim annem babam ben yokken bu gece bi konsere gitmiş insanlar. Annem fotoğraf çeken bir insan. Babam her telefonunda "yeni film yok mu?" diye soran bir insan. Sırf bu yüzden bile gurur duyabilirim ailemle. Çünkü harbiden tam da benim ailem olacak tipteler. Arkadaşlarımın çoğunun da söylediği şey budur zaten "senin gibi birisi ancak böyle bir anne-babadan çıkabilirdi".

O yüzden diyorum ki, seviyorum lan sizi Ünaylılar. Bir insanın sahip olabileceği en mükemmel ebeveynlersiniz. Ve size yemin ederim, hayatımda duyduğum en büyük gurur da size anne, baba diyebilmek. 

:)

1 yorum:

Bora Kizilirmak dedi ki...

ya ben de severim kendilerini, ne yaiktir ki yillardir gorusemiyoruz, babanin diyabetikligi sekerligindendir bence.