26 Ekim 2010 Salı

Twin Peaks: Plastik kefenler


Başlıktan iyi blog ismi olurmuş aslında :) Yıl ikibinbilmemkaç, digitürk bi kanal açmış Retromax diye, daha ben portakalda vitaminken yayınlanmış dizileri oynatıyor, Dallas filan. Manevi abim diyor ki, "bak o kanalda Twin Peaks diye bir dizi yayınlanacak, bi şans ver, çok beğeneceksin". Normalde kimsenin tavsiyesini sallamam ama adamdan gözüm korkuyor izlemezsem laf eder filan diye, bakıyorum ilk bölümüne, sonra 2-3 bölüm daha izliyorum ama nedenini bilmediğim bir şekilde bırakıyorum diziyi. Aynı sene doğumgünümde ne alakaysa başka bir seçenek yokmuş gibi bi kaç arkadaşa diyorum ki "para toplayın da bana Twin Peaks 1. sezon setini" alın. Evet her doğumgününde ne istediğini fiyatından alınabilecek yerlere kadar belirten bir insanımdır.

Zaman geçiyor ben bu Twin Peaks denilen halta sarıyorum dvd'den, zaten ilk sezon 8 bölüm. İlk sezon bitiyor, ben de ekran karşısında bitiyorum. Zira bak üstünden kaç sene geçmiş, olmuşuz 2010 ben hala Twin Peaks'in ilk sezon finalinin Tv dünyasında yapılan en manyak sezon finali olduğunu düşünüyorum. İşin manyaklığı dizinin 2.sezon dvdleri çıkmadığı için izlenebilecek tek kaynak da Digitürk. Evimizin eğlence kaynağı Digitürk'de 1.sezondan sonra Retromax kanalını kapatmıyor mu!! Neyse 2-3 ay ben böyle bölüm özetleri okuya okuya filan resimsiz roman tadında bitiriyorum diziyi, sonra Digitürk akıllanıyor tekrar veriyor diziyi filan. Ondan sonra başlıyor ben de bir Twin Peaks sevdası. David Lynch denilen adam gözümde ilah filan oluyor. Soundtrack'i hayatımın arka planında devamlı devir daim modunda zaten. Öyle ki annem bir gece hiç unutamayacağım birşey söylüyor bana. Ben yine girmişim Twin Peaks moduna, soundtrack bangır bangır. Annem "noldu?  bişi olmuş, sen Twin Peaks dinleyince hep bişi olmuş demektir" diyor. Eneaam diyorum büyüdüm de annem tarafından tanımlanmaya başladım :P 


Sonrasında ben bu diziyi toplamda 7 kere daha izliyorum. Ama yaptığım bişi var ki, akıllara zarar. Dizinin finalden önceki 5 bölümünü asla izlemiyorum. Böylece her zaman Twin Peaks'e ait izlenmemiş birşeylerim olmuş oluyor elimde. Şimdi yine yılın o zamanları geldi bana. Angelo Badalamenti imzalı müzikleri dinleyip, hayatımda başka hiçbirşeyden almadığım kadar keyif aldığım o bilinçli Twin Peaks bunalımına gireceğim. Hem de bu sefer Itunes'dan (ç)alınmış HD versiyonuyla. 

Twin Peaks benim için çoktan diziden öte birşey olmuş durumda. Hayatımın sosyal, kişisel, sanatsal her türlü versiyonunu kaplamış birşey. Öyle ki hani Amerika'ya gidecek olsam ne New York'da gözüm var ne başka bir yerde. Washington'daki (D.C değil) dizinin çekildiği yerlere gitmek istiyorum. Elalem bu sene 20. yılını doldurmuş olan diziye hala festival düzenliyor, http://www.intwinpeaks.com/ adresinde bir herif dizinin çekildiği mekanların listesini, adreslerini yazıp bugün neye benzediklerini yayınlıyor! Hani ben abartıyorum diyeceğim de, bunlar ne o zaman :)

Twin Peaks tv tarihini değiştiren bir dizi, hem de tamamiyle. Eğer 20 yıl önce Twin Peaks olmasaydı bugüne kadar ne Lost olurdu ne The X-Files. Öyle bi baba dizi! Eğer Twin Peaks'e hala sarmayanlar varsa da, bu saatten sonra sarmasınlar. Ne kadar az kişi bilirse, farkında olursa, severse o derece değerli olan şeylerden biri çünkü bu benim için.

Love Theme'i bu kadar karamsar olan bir dizi daha var mıdır ulan?!


Hiç yorum yok: