2 Şubat 2011 Çarşamba

The Social Network: Boşuna Kötülemeyin!


Geç kalmış bir yazı aslında bu. The Social Network'ü sinemalarda ilk izlediğim zaman yazmamıştım ama filmin her zaman arkasında durdum. Geçtiğimiz hafta The King's Speech'i izlememle beraber filmin Oscar yarışındaki durumundan ama daha da önemlisi kendi beğenimden şüphe ettim. Tüm bunlara bir açıklık getirmek üzere filmin başına bu akşam bir kez daha oturdum. Ve şunu söylemeliyim ki, boşuna kötülemeyin The Social Network müthiş bir film!

Aaron Sorkin'in 8 sayfa süren ve çekmesi 99 tekrar gerektiren ünlü ayrılma diyalogu ile başlayan film, kimilerini daha bu ilk sahnede kaybediyor. Belki de o kaybolanlar filmi bu yüzden beğenmiyorlar. Hayır bu hızlı diyalogu takip edemeyenlere aptal demiyorum ama günümüzde yaşanan ilişkilerin ve gençliğin durumunu ortaya koyması ve Zuckerberg'in karakterini tanıtması yüzünden "hızlı olması GEREKEN" bu sahneye "çok hızlı konuşuolar ya, hiç bişi anlamadım" demek, filmin ve senaristin amacını sorgulamak da harbiden aptallığa yakın bişi! Proje ilk peydah olduğu zaman herkes "Facebook filmi mi?" demiş ama projenin başına David Fincher geldiği zaman "olabilir tabi canım en azından Monopoly filmi kadar saçma bir fikir değil" diye direksiyon kırmıştı. Benim direksiyon kırışım Fincher'dan öte daha önce tv dünyasına yaptığı zeki katkılarla aklımda yer edinmiş Aaron Sorkin ismiydi. Sorkin'i bilenler bilir, kendisi televizyona bir kaç boy büyük gelir. Bu yüzden zekasını yansıtabileceği bir sinema filmi olması muhteşem bir şanstı. -Charlie Wilson's War'ı saymayalım- TSN'yi ilk izleyişinizde daha çok olay örgüsü ve diyalogu takip etme amacıyla izleyeceğiniz bir gerçek. Zaten klasik bir seyirci her ilk izleyiş de böyle yapmaz mı? İyi bir film, sonraki tekrar izlemelerinde ortaya çıkacak tadla belli olabilir bile diyebiliriz hatta.TSN'de bu kurala uyan, muazzam genişlikte bir film. İlk izleyişte yakalayamayacağınız bir ton detay, ipucu ve göndermeyle dolu. Ve her şeyi bilerek tekrar başına oturduğunuzda sizi bu sefer olay örgüsü ile değil karakter işlenişi, çözümlemesi gibi sinemasal detaylarla sarmalayan bir film. Tamam bu her iyi filmde olması gereken bir özellik, peki TSN'nin muhteşem olma sebebi ne?

The Social Network'ün muhteşem olmasının sebebi aslında Facebook'la yüzeysel bir bağı olması. Film aslında tamamen yeni milenyum gençlerinin psikolojik ve sosyal bir haritası. Mark Zuckerberg'in cebinde bizi milyar kere satın alabilecek para olabilir ama detaylı baktığınızda bizden ne farkı var? Film işlediği karakterlerin title'larıyla değil yaşadıkları ve içlerinde olduğu ruh halleriyle ilgilenen, onların düşündüklerini, hissettiklerini yansıtan bir boy aynası. Facebook'u kururken kim kimden çalmış değil derdi veya şu iyidir bu kötüdür diye parmak göstermek. Facebook maskesi altında çok iyi bir çözümleme yattığı için bu kadar iyi Sorkin'in senaryosu. Ve bu senaryonun önüne geçmeyecek şekilde tutarlı ama bir o kadar da değerli bir yönetmenlik ve oyuncu performansı barındırdığı için! Açgözlülük, obsesiflik, toyluk, asosyallik...David Fincher sizce telif hakları yüzünden mi "Facebook" ismini kullanmamış filmin isminde? Yoksa The Social Network (Sosyal Ağ)'de filmin anlamına yarışır bir şekilde derinlik ve çoğul anlam olduğu için mi? Filmi eleştirirken tüm bunları düşünmek, onların farkına varmak ve bunun bir Facebook kuruluş hikayesi ve Zuckerberg'in biyografisi olmadığını kabul etmiş bir şekilde eleştirmek gerekiyor. Çünkü aksi halde sadece muhteşem bir sinema örneğini kaçırmış olmuyor, üstüne bir de filmi anlamadığınız için hoş olmayan durumlara düşüyorlar.

96/100

3 yorum:

Unknown dedi ki...

neden inception sevmiyorsun onu da yaz okuyalım =)

Mire dedi ki...

@olcum: daha önce sana filmi anlamadığımı sandığımı ve 2. izleyişte aslında daha önce filmi anladığımı ama millet kadar sevmediğim için ve onların abartıları yüzünden "acaba ben mi anlamadım" diye düşündüğümü ve 2. izleyişimde "anlamama" rağmen sevmediğimi belirtmiştim. Sen hala "sen o filmi anlamadın, sevmiosun" modundasın, vazgeç ;)

Unknown dedi ki...

Inception candır... ;)