21 Aralık 2010 Salı

2010 Retrospektif: Sinema'da En İyiler


2010'un en iyisi The Social Network'tü. Kimileri "abartıyorsunuz, iyi ama o kadar da değil" dedi ama öyleydi. Aaron Sorkin'in zeka fışkıran diyalogları ve senaryosu Fincher'ın bu sefer sakin ve olgun kamerasıyla buluşunca ortaya muhteşem bir film çıktı. Alternatif okumalara açık, zengin bir filmdi. Oyuncuları şahaneydi. Jesse Eisenberg, Justin Timberlake gibi isimler parlarken Andrew Garfield filmi alıp götürüyordu. 27 Şubat gecesi bu adamların sahneye çıkıp En İyi Film, En İyi Senaryo ödüllerini aldığını görünce şaşırmayın.

Yılın diğer en iyi filmi ödül sezonunun en iyi indie'si olan Winter's Bone'du. Jennifer Lawrance'ın kendinden çok büyük bir performans verdiği film karakterleri, hikayesi, dingin müzikleri ama en önemlisi çok güçlü atmosferiyle öne çıkıyordu. Sundance Film Festivalinde Büyük Jüri Ödülünü alan film Oscar için de iddialı. Öyle ki Lawrance'in Oscar'a uzanması için önünde sadece Annette Bening var. The Social Network olmasaydı bu yılın favorisi olurdu, çünkü iyi bir filmde arayabileceğiniz herşeye fazlasıyla sahipti.



Yıl sonuna yetişen Darren Aranofsky'ın son filmi Black Swan yılın bir diğer sürpriziydi. Portman biraz daha kassaydı filmi yılın en iyisine çevirebilirdi ama zaman zaman yetersiz kalan performansı film için biraz eksiydi. Aranofsky'ın alternatif tarzı böylesine mainstream olabilecek bir filme de yansımıştı. Climax'i her daim iyi ayarlayan yönetmenin Black Swan'daki climax'i öncekiler kadar tüyler ürpertici değildi, üstelik climax'in tam da böyle bir sahneden oluşması ironikti. Ama yine de herşeye rağmen sağlam bir filmdi, yılın en iyi alternatifiydi.

Kick-Ass çizgiroman ve süper kahraman kültürüne yeni bir yorum getirerek yılın en eğlenceli filmi oldu. Çok hınzır bir film olmasının yanı sıra iyi de çekilmişti. Tabiki de bir başyapıt değildi ama hedeflediği herşeyi başarıyordu, işte sırf bu yüzden de çok iyiydi. 1 gram eksiği yok, fazlası vardı. 

The Kids Are All Right, her sene öne çıkan bağımsız komedi/dramaların bu seneki versiyonuydu. Bu tarz filmlere alıştık derken, film bizi uzun zamandır perdede görmediğimiz bir samimiyetle karşıladı. Oyunculuk bakımından sezonun en doyurucu filmiydi.

Toy Story 3, Pixar'ın yeni başyapıtıydı. Bu serinin 11 yıl sonra dönmesinin bir nedeni vardı. Hikaye demlenmiş, biz çocuklar büyümüş, iyi bir film yapmak için gereken herşey bir araya gelmişti. Çok komikti ama daha da garibi o kadar hüzünlüydü ki, bu sene başka bir filmde bu kadar ağladık mı hatırlamıyorum.

Scorsese'nin Shutter Island'ı senenin iyi çekilmiş filmlerindendi ama maalesef o kadar da iyi kaleme alınmamıştı. Gereksiz bir sürpriz son yapma isteğiyle filmin sonu kendi kökünü baltalıyordu. Di Caprio çok iyiydi, Scorsese her zamanki gibi efsaneviydi. Biraz daha bildiklerine bağlı kalıp, diğerleri gibi olma çabalarına girmeseler Shutter Island modern bir klasik bile olabilirdi ama bu haliyle bazen bayatlaşan ama genelde günü kurtaran bir film olarak kaldı.

The Social Network'e abartı diyenler aslında Inception'ı abarttıklarının farkında değillerdi. İyi yazılmış, iyi çekilmiş olan Inception o kadar şişirildi ki film taşıdığı tüm anlamı ve etkiyi benim gözümde kaybetti. Çünkü anlayan anlamayan herkesin bu kadar abarttığı filmde olmayan alt metinler, bulmacalar aramaya başlandığında film gazı kaçmış kolaya döndü. Yönetmenlik ve sinematografi açısından gerçekten iyiydi hatta 2000'in ilk 10 yılının en iyilerindendi. Ama gelmiş geçmiş en iyi film? Sinemayı değiştiren film? Yok daha neler!

Rabbit Hole bu senenin en iyi dramalarındandı. Farklı bir senaryosu vardı. Hatta zaman zaman türünden bile dışarı çıkıyordu. Nicole Kidman yıllardır boş filmlerde oynamanın acısını çıkarır gibiydi. Aaron Eckhart'ın ondan geri kalan yanı yoktu. Ama filmin asıl parlayanı her zamanki gibi Dianne Wiest'di. Üstelik duygu sömürüsü yapmadığı için daha da müthişti.

Haftaya izleyince Blue Valentine'ın listeye girip yerinden edeceğine emin olduğum bir boşluğu da Frozen ile dolduralım. Frozen sinemasal anlamda muhteşem bir film değildi. Ama yılın "keşke ben çekseydim lan" dedirten filmiydi. Senaryosu çok iyiydi. Diyalogların karakterlerin içinde bulundukları durumları iyi yansıtıyordu. Bilhassa evde bekleyen köpek monologu biraz duygu sömürüsü gözükse de o durum içinde bulunan birinin söyleyeceği şeylerdi. Olayların temposu, akışı çok iyi düşünülmüştü. Kesinlikle vaad ettiği heyecanı yaşatıyordu, hem de son karesine kadar.

İlk 10'a giremeyen ama mutlaka bahsetmek gereken 2 film daha var. Tom Cruise ve Cameron Diaz'ın Knight & Day'i mesela. Müthiş eğlenceli bir filmdi. Çok klişe bir şey beklerken fıkır fıkır, kahkaha dolu, bir an olsun baymayan bir komedi bulduk karşımızda. Senenin özgün komedisi ise bizde henüz gösterime girmemiş Easy A'ydi. Bir gençlik filminde bulunduğuna en son Tina Fey'in kaleme aldığı Mean Girls'te tanık olduğumuz A sınıfı bir senaryosu vardı. Ve o senaryoyu hayata geçiren yılın en iyi kadrolarından biri.

TOP 10:
1. The Social Network
2. Winter's Bone
3. Black Swan
4. Kick - Ass
5. The Kids Are All Right
6. Toy Story 3
7. Shutter Island
8. Inception
9. Rabbit Hole
10. Frozen

Hiç yorum yok: