19 Aralık 2010 Pazar

2010 Retrospektif: Müzik Dünyası


2010'un retrospektifinde geldi müzik dünyasının en iyilerini ve kötülerini tartışmaya...

Yılın müzik olayı İngiltre'nin bağrından kopup gelen 2 genç adamdı. Hurts'ün Happiness adını taşıyan debut albümü şüphesiz son yılların en iyi, en heyecan veren işiydi. Böyle düşünen bir tek ben olmamalıyım ki Hurts bu yılın en iyiler listesinde hep ilk 3'e oynadı durdu. Albümle ilgili ayrıntılı tanıtım ve download linkini buradan bulabilirsiniz.


Hurts kadar heyecan veren yılın bir diğer işi Janelle Monae'den geldi. The ArchAndroid bu çatlak kızın ismini duyurmakla kalmadı, çok baba isimlerden övgülerek alarak 2010'da müzik dünyasında belli bir yere gelmesini sağladı. Hala yılın en çok övgü alan albümü olarak 1. liği koruyor. The ArchAndroid Monae'ye bir çok dalda Grammy adaylığı getirdi. Albüm hakkında daha çok bilgi için tıklayabilirsiniz

Mike Posner, 31 Minutes To Takeoff ile kimilerini çok rahatsız etti, kimilerinin ise kalbine taht kurdu. Alışılmamış ses rengi ile ilk başta alışılması zor bir albümdü belki ama Cooler Than Me ve Please Don't Go gibi iki hit çıkarmasıyla Posner da 2010'un bilhassa Amerika kıtasında en iyi yeni yüzüydü. Benim için 2-3 filler dışında mükemmel bir pop albümüydü ve yakaladığı başarının çok daha fazlasını hak ediyordu. Albüm hakkında geniş bilgi şu linkte

Westlife'dan ayrıldıktan sonra 3 solo albüm çıkaran Brian McFadden kendini 3. albümde buldu. Elektro pop tarzındaki singleları adamın bir asshole olmasından dolayı yeteri kadar ilgi görmedi. Ama kişiliğini bir yana bırakırsak Wall Of Soundz çok hareketli, kaliteli bir pop albümüydü.

Vampire Weekend'in olaylı albümü Contra 2010'un en başarılı indie prodüksiyonuydu. The Kids Are All Right filminin girişini bile parselleyen Vampire Weekend kesinlikle daha önce duyduğumuz şeylere benzemiyordu. Bir yandan naif diğer yandan çok hınzırdı. Contra'nın blogdaki entry'si için tıklayın.

Disney kanalı için yapılmış uyduruk bir müzikalde oynadıktan sonra asıl yıldızını twitter'da parlatan Simon Curtis kesinlikle bir sürprizdi. Albümünü internet üstünden bedavaya dağıtan Curtis bilhassa yılın başlarında internet aleminde fırtınalar kopardı. Bir çok kritiğe göre pop'un geri dönüşünü müjdeleyen 8Bit Heart zaman zaman bağımsız bir prodüksiyon olmanın getirdikleriyle boğuşsa da genelinde eli yüzü düzgün ve ilerisi için heyecanlandıran bir debut'du. Curtis eğer bir plak şirketiyle anlaşabilirse 2-3 yıl içinde patlayacak isim olacak.

Marina & The Diamonds'un The Family Jewels albümü indie pop dalında bir doruk noktasıydı. Bu yunan asıllı kız, Fiona Apple'ı andıran ses tonu ve eğlenceli besteleriyle kritiklerin yüksek notlarını aldı. Ortaya dinlemesi eğlenceli olduğu kadar iyi tınlayan bir albüm çıkmıştı.

Kanye West yine yaptı! Olaylı kişiliğini bir yana bırakıp yılın en çok övgü alan albümlerinden birine imza attı. My Beautiful Dark Twisted Fantasy baştan sona West'in imzasını ve kalitesini taşıyordu. Hip-hop'un bir sanat olabileceğinin kanıtıydı.

The XX'in debut albümü yılın dikkat çeken bir diğer indie çalışmasıydı. Birden peydah olan grubun Islands şarkısı hep duyduğunuz beğendiğiniz ama kimin söylediğini bilmediğiniz şarkılardan biriydi uzun süre. Albüm yılın en iyi albümüne verilen Mercury ödülünü de kaptı.

Arif Mardin'in ölmeden önce üstünde çalıştığı, öldükten sonra oğlunun bitirdiği tribute albümü All My Friends Are Here'i dinlemek muhteşem bir zevkti. Mardin'in kariyerleri boyunca ellerinden tutup bir star'a döndürdüğü isimler bu sefer Mardin'in bestelerini onun için okuyorlardı. Bette Midler, Mardin'e özel bir şarkı bile yazdı. Albümün desteklediği belgesel geçen sene İstanbul Film Festivalinde gösterildi. Herşeyiyle iyi bir jazz albümü olmasının yanı sıra büyük ustaya edilebilecek en güzel vedaydı. Albüm için detaylı bilgi

Nicki Minaj'ın yıl sonuna yetişen albümü Pink Friday ilk başta ondan bekleneni vermiyor gibiydi ama dinledikçe sevilen hatta bazı şarkılarda eğlenceden kırıp geçiren bir albümdü. Bu mimikleri abartılı hatun, albümü de kendi gibi rengarenk döşemişti. İlgili yazı burada

Scissor Sisters'ın Night Work'ü ise yılın en çatlak işiydi. Kaliteli dans müziği arayanlar yine buraya yöneldi. Bilhassa Something Like This yılın en eğlenceli şarkılarından biriydi.


1. Hurts - Happiness 2. Janelle Monae - The ArchAndroid 3. Mike Posner - 31 Minutes To Takeoff 4. Brian McFadden - Wall Of Soundz 5. Vampire Weekend - Contra 6. Simon Curtis - 8Bit Heart 7. Marina & The Diamonds - Family Jewels 8. Kanye West - My Beautiful Dark Twisted Fantasy 9. The XX - XX 10. Arif Mardin - All My Friends Are Here -- BONUS: Nicki Minaj - Pink Friday


Gelelim diğerlerine....

Britney Spears 10 yıllık kariyerinde 2. bir Best Of albümü çıkardı. The Singles Collection'da bulunan tek yeni şarkı 3 oldukça sükse yaptı. Catchy nakaratı, seksi klibiyle bir süre kendinden baya konuşturdu. Spears Mart 2011'de çıkacak yeni albümü için şu anda inzivaya çekilmiş durumda. İlk single Ocak'ta piyasaya çıkacak.

Spears'ın rakibi olarak gösterilen Christina Aguilera deyim yerindeyse 2010 yılında dibe vurdu. Uzun bir aradan sonra çıkardığı Bionic albümü öyle büyük hezeyan yaşadı ki rekor kırdı. 3. sıradan girdiği İngiltre albüm listesinde 2. hafta 27. sıraya düşerek gelmiş geçmiş en büyük düşüşü yaşadı. Aguilera'nın Lady Gaga çakması olduğu iddia edilen Not Myself Tonight'ı olayı kurtaramadı. Aguilera'nın diva tripleri, albümde en az 200 kere "bitch" demesi ve "daha ne kadar bayağılaşabilirim" diye düşünmesi Bionic'i bu 10 yılın en büyük enkazı yaptı.

Bir diğer düşüş yaşayan isim Rihanna'ydı. Rated R albümündeki sound değişimi hatuna yaramadı ve albümün yayınlanmasının üstünden sadece 1 sene geçtikten sonra Loud'u çıkardı. Loud, Rihanna'nın asla eskisi gibi olamayacağının göstergesiydi. Evet eğlenceli şarkılar vardı ama albümün geneli gayet sıradandı.

Katy Perry, Teenage Dream ile yılın en büyük başarılarından birine imza attı. California Gurls tam bir kabustu ama albümün geri kalanı ilginç bir şekilde "dinlenebilirdi". Bilhassa Firework albümün patlayan şarkısı oldu benim için.

M.I.A. kendisinden bekleneni gerçekleştiremedi. Büyük umutlar taşıdığımız albümü MAYA yerin 40 kat dibine sokuldu. Anlamsız melodileri ve artık iyice gürültüye dönüşen sound'ıyla M.I.A. sönen bir balon ilan edildi. İlk 2 albümünde hip-hop'u yeniden tanımlayan hatun 3. albümünde böyle bir başarısızlığı asla kabul edemedi.

Kylie Minogue sanki farklı bir albüm çıkarmış gibi her zamanki materyali remixleyerek piyasaya sundu. Aphrodite Minogue'un kemikleşmiş fanbase'ini tatmin etse de yeni hiçbirşey sunmuyordu. Zaten önceki albümleri kadar da başarıdan başarıya koşmadı.

Sia, We Are Born ile bir diğer hayal kırıklığı yaşatan insandı. Sia denilince akla gelen güçlü ballad'ların hepsini Christina Aguilera'nın Bionic albümüne veren hatun, kendi albümüne 1 tane bile iyi ballad saklamamıştı. Geri kalan şarkıların hepsi bildiğimiz Sia tarzındaydı ama sanırım o bu tarz için artık yaşlanmaya başlamıştı.

Take That'in Robbie Williams reunion'lı Progress kaydı, İngiltre'de yılın en büyük olayıydı. Harbiden iyi prodükte edilmiş bir albümdü ve S.O.S. bu yılın en bomba şarkılarından biriydi.

Ke$ha, Cannibal ile piyasaya sıkı döndü. We are who we are beklenen patlamayı gerçekleştirmese de albüm yılın en iyi dans kaydıydı. Sleazy, Cannibal, Blow 2010'da pop müziğinin nereye gittiğini özetleyen sıkı parçalardı.

Ve daha fazla uzatmamak adına özetlersek Shakira full ispanyolca albümüyle "bize ne" dedirtti. Taylor Swift "daha sıkıcı olamaz" derken Speak Now albümü lafımızı yedirdi. Eminem yine ortalığı sıkıcı rapleriyle işgal etti, sadece Rihanna ile olan feat'i iyiydi, fazlasına gerek yoktu. Cheryl Cole muhteşem 3 Words sonrası hayatının hatası gibi bir albüm çıkardı, Messy Little Raindrops albüm kapağına kadar rezil bir işti. The Black Eyed Peas, The Begining ile şimdilik kariyerlerinin en büyük çakılışını gerçekleştirmişe benziyorlar. The Dirty Bit parçaları "yıl kaç? 1999 mu?" diye sordurttu. Far East Movement ve 3OH!3 yılın boş ama hoş eğlenceleriydi. Kelis'in Flesh Tone'u zamanın ötesinde albümlerden biriydi. Miley Cyrus topa tutulan bir diğer isimdi. Ne yapsa yaranamadı. Çünkü söylediği kadar büyümemişti.

Hiç yorum yok: