15 Aralık 2010 Çarşamba

Uncharted: Yapıyodum, yapmıştım!


Okumaya başlamadan önce dinleyin:

Ben iki eliyle bir joystick'i doğrultamayanlardanım. Lisede yaşıtlarım Counter'da kapışırken ben en fazla The Sims'de ev düzerdim. Hayatımda bitirdiğim tek bilgisayar oyunu da Max Payne'dir, onu da bullet time efekti çok güzel diye oynamıştım. 2-3 günde bitirilecek oyun bullet time yüzünden slo-mo aktığı ve üstüne benim beceriksizliğim eklendiği için 2-3 ayda anca bitmişti. Zaten çocukken de Super Mario'yu binbir krize girerek bitirmiş, "yapıyordum, yapmıştım" diye ağlamayı ben icat etmiştim.

Hal böyle olunca benim bu dünyada en son almam gereken şey bir oyun konsoluydu takdir edersiniz ki. Ama PS3 bluray player özelliği ile çıkınca durumlar değişti. Ülkede daha doğru düzgün bir BD Player sektörü olmadığı için gittik aldık PS3'ü. Milletin oyun oynamaya aldığı hatta alamayıp hayalini kurduğu aleti ben film izlemek için aldım! Öyle de havalı bir tarafı vardı bu işin. Ama tabi bu hava herkese geçmediği için bana hediye olarak bluray film değil 2 tane ps3 oyunu verdiler. Biri gerçek hayatta bile hiç haz etmediğim ama bir PS3 alıcısına mantıklı bir hediye olan futbol oyunu PES, diğeri de ilk başta "bu ne amk, kakalamışlar osuruğum gibi oyunu" diye burun kıvırdığım Uncharted: Drake's Fortune. Evet konuya daha yeni giriyoruz!


Elimde 2 tane bluray film var o zaman, ikisi de hayvani derece sevdiğim şeyler. Biri Kubrick'in 2001: A Space Odyssey'i diğeri de müthiş müzikal Across The Universe. Ben bunları devamlı döndürüyorum, o oyunlar da süs diye duruyor rafta. Bir gün Alp geldi, PES filan deniyoruz, ben buna şans eseri 2-3 tane gol attım, veya bu atmama izin verdi tam hatırlamıyorum. O golleri atınca o burun kıvırdığım futbol bile nasıl zevkli geldi. Tabi bu gazla Uncharted'a geçtik biz. Ama tabi bildiğin çocuk muamelesi yapılıyor bana. Alp büyük abi edasıyla hem oynayıp hem bana öğretmeye çalışıyor, ben de yanında sümüğümü yiyerek ekrana bakıyorum filan. Aman allah nasıl güzel oyun. Böyle Indiana Jones, Tomb Raider gibi, otantik mekanlar, yağmur ormanları filan. Başroldeki eleman karizmatik espiriler yapıyor filan. Aksiyon desen, Alp sakin sakin oynuyor ama ben ekran başında nefes nefese kalmışım. Hiç alışık değil tabi bünye. Sonra tabi sıkıldım ben bu muhabbetten. Komşu çocuğunu kıskanan veletler gibi, "benim ps3üm o, ver lan ben oynucam" diye cıngar çıkarttım. Alp'le aynı apartmanda otursak, gitçek kendi evine. Öyle böyle değil.

Neyse, sonra ben bir gün tek başıma deneyeyim bu oyunu dedim. Aa aaa Alp'in oynadığı oyun bu muydu lan? Bırak onun gibi ortalığın *mına koymayı, daha bir tane tahta kapıya nişan alıp, ateş edemiyorum! Resmen 30 dakika nasıl nişan alacağımı çözmeye çalıştım. Sonra baktım kitapçığında yazıyormuş. Böyle böyle oyunu çözdüm ben, tamam belki devamlı ölüyorum veya bir atlayışı 30 denemede geçebiliyorum ama nasıl zevk alıyorum var ya. Yehuuu filan diye bağırıyorum paso. Sonra iyiyden iyiye oyuna ve o kargacık burgacık kumandaya da alıştım ben. Hal böyle olunca oyunu oynarken bir yandan da seyretmeye başladım. O görselleri filan gördükçe ağzımın suları akıyor. Harbiden çok iyi oyun. Daha önce doğru düzgün bir oyun geçmişi olmayan ben bile söyleyebilirim bunu.

Uncharted 2: Game Of The Year Edition 

Derken Uncharted 2: Among Thieves çıktı. Çıkmadan önce ne gürültüler kopardı ama. PS3 dergisinin oyuna 20 üstünden 21 vererek rekor kırdırmasına mı, oyunun aldığı en düşük notun 94 olmasına mı, hangi birisine "hadi len" çekeceğimizi şaşırıyoruz. Ve oyunu aldık, 2 Alp de bizde, bu sefer sümük yiyen onlar. Ben gayet cool şekilde ilk oyunun getirdiği profesyonellikle oynuyorum oyunu. Uçurum kenarında sarkan bir trenin üstünden tırmanarak karaya ulaşmaya çalışırken her aksiyonda bunlar zıplıyor filan. Ama görsellik, müzikler filan nasıl aşmış.

Böyle böyle ilkinden daha büyük zevklerle oynadım 2. oyunu. Hiç unutamadığım sahneleri var. Mesela bir trende geçen 20-30 dakikalık bir sekansta arka planı izlemekten çok öldüğüm oldu. Veya Himalayalar'ın eteğindeki bir köye yapılan baskında, o manzarayı izlemekten başka birşey yapamadığım. O Himalayalar'da geçen bölümü hayatım boyunca unutamam mesela. En baba filmlerde yoktur öyle bir sinematografi.

Uncharted 2, ilkini de geçen bir oyundu. Aldığı eleştiriler, satış rakamları da bunu kanıtlıyordu. Çoğu eleştirmen tarafından bırakın yılın oyunu seçilmeyi, gelmiş geçmiş en iyi oyunlardan biri olduğu söylendi vs. Bu yüzden PS3'ü olup da Uncharted oynamayan biri varsa...herhalde yoktur! diyorum. Ben bile oynadıysam! Her türlü zevke hitap edebilen ama en önemlisi bir oyundan daha çok harbiden çok iyi çekilmiş bir filme benzeyen görselliği ve yapısıyla büyük eğlence vaad eden bir seri bu.


Üstelik 1.11.11 tarihinde bu seriye 3. bir oyun daha katılacak. İlk fragmanı geçtiğimiz hafta yayınlanan Uncharted 3: Drake's Deception şimdiden sabırsızlıkla beklediğim bir olay oldu. Ve gelecek yıl yeni bir rekor kıracağına da şüphe yok. Çünkü oyundan yayınlanan ilk görüntüler bile enfes. Bu sefer bir uçak "kaza"sıyla, çöllere düşüp Arabistan'lı Lawrence modunda takılacağız anlaşılan. Yummy!

Hiç yorum yok: